Google’ın yeni hizmeti Google Photos birçok kolaylığı ve yeniliği beraberinde getirdi. Peki, bunun la beraber kişisel fotoğraf albümlerimizi otomatik olarak depolayan bu buluttan yapılmış fotoğraf albümüne ne kadar güvenebiliriz? İşte Google Photos hakkında bilmek istediğiniz her şey. Yalnız bu yazının tablonun başlarda anlatacağım gibi “tozpembe” devam etmeyeceği konusunda sizi uyarmak isterim.

Google I/O 2015 pek çok yeniliğin tanıtıldığı bir etkinlik oldu. Bunlardan bir tanesi de Google Photosuygulamasıydı. Google Photos’u farklı kılan pek çok detay vardı. Bir fotoğraf uygulaması olarak tercih edilmemesi gerçekten mümkün değil gibi görünüyordu. Google Photos’un sahip olduğu özelliklerden en önemlisi kullanıcılara fotoğraflarını kişi ve yer odaklı aramalarla bulmalarına imkan sağlamasıydı. Bu son derece kullanışlı özellik, kişileri ve nesneleri sınıflandırmak ve etiketlemek için kullanılabiliyor olmasıydı. Ha, evet bir de bedavaydı. Ne hoş.

Google Photos bize ne kazandırıyor

Tüm video ve fotoğraf içeriklerimizi buluta yedekleyebiliyoruz. Google Photos uygulaması sayesinde depolama alanı sorunu ortadan kalkıyor. Ücretsiz ve sınırsız depolama alanı seçeneğini seçerek tüm video ve fotoğraflarınızı boyutlarına bakmaksızın buluta gönül rahatlığıyla aktarabiliyorsunuz. Detaylı açıklamayı Google Photos: Video ve Fotoğraflarınız İçin Sınırsız ve Ücretsiz Alan blog yazımızda sizlerle paylaşmıştık.

İçerik sınıflandırma özelliği

Google Photos çektiğiniz fotoğraflarda kedi ve köpekleri birbirinden ayırabiliyor ve bunları farklı klasörlerde dosyalayabiliyordu. Yani kısaca yazılım desteğiyle fotoğraflar taranıyor ve belli özelliklerin uygulamaya tanıtılması ve diğer fotoğraflardan ayrılması mümkün oluyor. Bu özelliğinin detaylarını da Google Photos Fotoğrafları İçeriklerine Göre Nasıl Sınıflandırıyor? haberimizde bulabilirsiniz.

Peki ya güvenlik?

Bir fotoğraf depolama servisinde ürün sizsiniz. Uygulamanın size verdiği tek şey bulut depolama alanıyla sizin ürünleriniz arasında taşeron görevi yapmak ve verilerinizi buluta aktarmak. Bu noktadan sonra sizin belirlediğiniz şifreler veya uygulamaya dahil bazı önlemlerle fotoğraf ve videolarınızı güvence altınaalabilirsiniz.

Apple’ın iCloud skandalını hatırlarsınız, iCloud Hacklendi, Ünlülerin Özel Hayatları Ortaya Saçıldıhaberimizde bunun detaylarını paylaşmış, bulut sistemlerin güvenliği hakkında az da olsa bir fikir vermeye çalışmıştık.

Google Photos iCloud’dan farklı mı? Hayır, değil. Ancak güvenlik duvarı, Google’ın yıllardır Gmail ve Google + üzerinde kullandığı güvenlik algoritmalarının alt yapısına sahip. Apple’ın iCloud skandalında yaşadığı talihsizliği Google’ın yaşaması şimdilik mümkün değil. Bu konuda hepimizin içi rahat.

Güvenlik tamam, ya kişisel bilgilerimiz?

Kişisel bilgileriniz için bir tehdit var evet, o da Google’ın ta kendisi. Reklamlardan para kazanan sosyal ağlar ve Google gibi servis ve uygulama sağlayıcıları fotoğraflarımızdan da para kazanabilir. Google Photos, buluta yüklediğimiz her fotoğrafı tarayarak depoluyor. Bu videolar içinde geçerli. Bu resimler ve videolar hayat tarzımıza dair on binlerce veri taşıyor. Hangi ayakkabıyı giyiyoruz, nerede yemek yiyoruz, hangi markete yakın oturuyoruz, tatile nereye gittik, kaç kere tatile gittik, hangi marka araba kullanıyoruz, yıl içinde kaç kere bir AVM’de fotoğraf çektik gibi tonlarca bilgiyi buluta aktarıyoruz.

İşte bu noktada bu bilgilere başkası erişemese de, Google erişiyor. Üstelik sadece erişmiyor, Google Maps, Gmail, Google Now ve benzeri tüm uygulamalarıyla bütünleşerek bizi abluka altına alıyor. Google ve Facebook’un Avrupa Birliği Komisyonlarında hala devam eden kişisel bilgi paylaşma ve kullanıcıları takip etme davaları sürüyor. Bu davalar,  AB bu dev şirketlere “kıl olduğu” için açılmıyorlar. Hepsinin bir dayanak noktası var, o da kişisel bilgilerin ve özel hayatın reklam verenlerle izinsiz paylaşılması.

At gözlüğü takarak uygulama kullanmak

Genel olarak yazdığım bloglar ve makaleler teknolojinin negatif yanları üzerine, biliyorum bu çoğunuzun hoşuna gitmiyor. Ancak dev şirketlerin kullanıcılarını düşündüklerini ve uygulama ve hizmetlerini “ay yazık bunlara, alsınlar kullansınlar” dürtüsüyle yaptıklarını düşünmenin fazla iyimserlik olduğu kanısındayım. Uygulamalar o kadar ince noktalarda ve ihtiyacımız olan alanlarda ortaya çıkıyorlar ki, aslında bu ihtiyacın geriye doğru zincirleme gidişini izlersek tüm teknolojik ihtiyaçlarımızın, uygulamalar dahil bize dayatılmış olduğunu görebiliriz.

Google Photos bunlardan sadece birisi. Cep telefonları gelişerek nasıl her birimizi bir fotoğraf sanatçısı olamaya zorladıysa, anılarımızı depolamak için elbet bir alan ihtiyaç duyacaktık. Bu alanı kullanmak tüm yaşam alışkanlıklarımız da paylaşmak demek olacaktı elbette.

Google sağlık ve fitnes uygulamalarıyla sağlık durumumuzu, Google Maps ile bulunduğumuz yerleri, Google Now ile internet alışkanlıklarımızı hep izliyordu.  Şimdi de Google Photos, şeker pembesi ve bedava olanaklarıyla bulutlara aktardığımız bu kişisel yaşam tarzımızdan para kazanmanın denklemini çoktan çözmüş gibi görünüyor. Ne dersiniz? Her madalyonun iki yüzü var değil mi?

Kaynak : tamindir

eSerdaR Hakkında

By eserdar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!